Ekonomi

prof. Naci Görür: İş dünyası depreme hazırlıksız

TBMM Sarsıntı Araştırma Kurulu’nun bugünkü toplantısında yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası temsilcilerini dinledi. Yönetim kurulu toplantısına internet üzerinden katılan Görür, şunları söyledi:

Hata tartışması gerçek değil

“Deprem ülkemizin en değerli sorunu, bu aralar çok yoğun. Analiz bulana kadar sallama gündemden düşmeyecek, çıkmamalı. Bir yerbilimci olarak bu aşamadan sonra deprem ve fay tartışmalarının yapılmasını yanlış bulmuyorum. Depremin nerede olacağı, nasıl olacağı, ne zaman olacağı ve ne kadar büyük olacağı konusunda sohbet etmeyi çok faydalı bulmuyorum. Bu tartışmalar bilim platformunun konusudur. Kamuoyunu yanıltmaktan ve tereddüte düşürmekten başka bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.

Bir şeyi kabul etmeliyiz; Bunu tereddütsüz kabul etmeliyiz. Türkiye genelinde deprem olan bir ülkede ve ülkemizde rastgele bir yerde her an büyük bir deprem olabilir. Olduğu zaman da binlerce, onbinlerce insanımızı 1-2 dakikada kaybedebiliriz. Bu apaçık gerçek.

“Depreme dayanıklı şehirler depremle yıkılmaz”

Deprem dayanıklı şehirleri depremle yok edemez, bu tür can kayıplarına neden olamaz. Ölüler tesadüfen ölür. Depreme dayanıklı şehirleri nasıl inşa edebiliriz, bence bu komitenin konusu bu olmalı. Bir şehrin 6 bileşeni vardır. Bunlardan ilki; yönetim sistemi, ikincisi; insanlar, üçüncü; altyapı, dördüncü; bina stoğu, beşinci; çevre ve ekosistem, altıncı; ekonomidir.

Demokratik ülkelerde, önce bir vali, ardından seçilmiş bir belediye başkanı atanır. Bir valinin, bir belediye başkanının deprem, afet yönetimi, afet yönetimi, bir şehrin depreme nasıl hazırlandığı konusundaki bilgi ve tecrübesi bunları bilmeyebilir. Ancak depremden en çok etkilenecek topluluk ve yöneticisinin o işin bilgisine sahip olması gerekir. Yöneticiler atanmadan önce mutlaka gerekli eğitimlerden geçmelidir. Sallanan ülkede temel bilgileri almalısınız.

“İstanbul dışında hiçbir yerde mikro bölgeleme yok”

Birinci; yönetim sistemi. İdare bu işi yaparken elinde bir rehber bulundurmalıdır. Bu kılavuzda mikrobölgeleme var. Maalesef ülkemizde İstanbul dışında mikrobölgeleme yok. Eğer imar yapacaksanız yönetici mikro bölgeleme ile o bölgede sıvılaşma olup olmadığını söyleyebilir. Belediye başkanının bunu bilmesi gerekiyor. Şehir yönetimi çok değerli. Ana işveren, şehir yönetiminde doğanın kendisi olacaktır.

“İnsanları eğitmek zorundayız”

İkincisi; insanlar. Depreme dayanıklı bir şehir yapabilmek için halkı deprem bilincine ve deprem kültürüne sahip hale getirmek zorundasınız. Depremde oluşabilecek hatalara insanların kendileri engel olmalıdır. Ancak bu sarsıntı kültürü ile olur. Halkı eğitmek zorundayız; Bunu medya, kamu spotları ve okullar aracılığıyla anlatmak zorundayız.

Üçüncü; altyapı. Bugünkü deprem bölgesine bakın, nasıllar. Neden? Çünkü yanlış yaptılar. Doğanın isteklerine göre yapılmadıkları için karşılayabildiğimiz şeyler. Doğalgaz şebekeleri yangınlara neden oluyor, içme suyu kanalizasyona karışıyor. Bu da yaşanmaz hale getiriyor. Depreme dayanıklı bir şehir inşa edeceksek, önce altyapısını elden geçireceğiz. Bugün İstanbul’da kanalizasyon şebekesinin büyük ölçüde çökeceğini düşünüyorum. Yanlış ekipman kullanmak.

Dördüncü; yapı stoğu. Öncelikle şehrinizin bina stokunu inceleyerek depreme dayanıklı ve depreme dayanıklı olmayan binaları tespit ediyorsunuz. Tüm şehirlerimizdeki binalar ülkemizdeki yapı yönetmeliğine uygun yapılsaydı, binalarımız depremde bu kadar kötü performans göstermezdi.

Deprem büyük bir çevre felaketidir.

Beşinci; çevre ve ekosistem. Beyin sarsıntısı büyük bir çevre felaketidir. Sarsıntı bölgesinde İstanbul bölgesinde hesapladığımız gibi 100 milyon tona kadar moloz çıkıyor. Sallanacak ildeki moloz miktarını hesaplamazsanız, gömülecek yerleri planlamazsanız o zaman rastgele getirip çöpe atarsınız. Bu döküntülerde ağır toksik, kanserojen konsantrasyonlar vardır. Yağmur yağdığında bunlar toprağı kirletir, toprak yer altı sularını kirletir ve oradan da denize karışır. Burada yayılan hastalık, depremde hayatını kaybeden binlerce insanı iki dakikada yok etmeye devam ediyor.

“Deprem çok büyük bir ekonomik felakettir”

Altıncı; ekonomi. Deprem çok büyük bir ekonomik felakettir. Bkz. Gaziantep, Maraş. O bölgenin ekonomik bölgesiydi. Bugün ekonominin çarkları durmuştur. Ekibin yarısı ya öldü ya da göç etti. Pazarı kaybetti, müşteriyi kaybetti. 10-15 yılda o bölgeyi aynı konuma getiremezsiniz.

“İstanbul’da iş dünyası depreme hazırlıksız”

Beklediğimiz deprem İstanbul’da olursa, Türkiye’nin yüzde 60’ında Marmara Bölgesi ekonomik faaliyetlerin merkezi; İstanbul’da iş dünyasının depreme hazırlıksız yakalanması nedeniyle Marmara’da ekonomi çarkları durma noktasına geldi. Durmak, Türkiye’nin ekonomik olarak diz çökmesi demektir. Türkiye diz çökerse ekonomik bağımsızlığını kaybedeceğinden, siyasi bağımsızlığını kaybedeceğinden endişe ediyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu